26 Şubat 2013 Salı

Wayne Simmons - Drop Dead Gorgeous/Öldüren Güzel Yorumu

Kategori: Roman, Korku, Gerilim
Yazar: Wayne Simmons (Çeviren: Zuhal İnal Baycılı)
Üretici: Altın Bilek Yayınları
Liste Fiyatı: t 20,00
Sayfa Sayısı: 360
Dövme sanatçısı Star, bir sabah, günün ilk dövmesini yapmak için hazırlanırken, yaşadığı şehirde bir şeyler ters gitmeye başlamıştı. Belfast'te yaşayanlar derin bir uykuya dalıyorlardı. İnsanlar sokaklarda ölüyor, ani ölümler de pek çok kazaya sebep oluyor, adım adım bir kâbus çöküyordu şehre. Tüm altyapı yavaş yavaş çöküyorken televizyonlar susmaya, uçaklar yerlerinden kalkmamaya başladıklarında, şehri bir hayalet korku teslim alıyordu.

Kıyamet yaşanmaya başladığında, sağ kalan bir grup kahraman, hayatları pahasına da olsa, insanlığı kurtarmak ve ölümün nefesini şehrin üstünden kaldırmak için çabalamaya karar verdiler. Ama yaşamlarında gördükleri en korku, hayal kırıklığı ve öfke dolu kitleyle karşılaşacaklarını bilmiyorlardı. Ölümün üstesinden gelemeyeceklerini anlayan bu kahramanların yaşama tutunuşları ve ölümden kaçış maceraları, hayal edebileceğinizden daha öte bir kaos sunuyor size.

İlk romanı Salgın ile okurunu bambaşka insanların, ölü insanların dünyasına götüren yazar, Öldüren Güzel'de de okurunun zihninde bir zombi evreninin kapısını açıyor.

Zombi furyasının kasıp kavurduğu şu günlerde, gönül isterdi ki büyük umutlarla başladığım Öldüren Güzel mükemmel bir kitaptır kaçıranı vururum diyeyim. Ama olmadı, son dönemlerde okuduğum en kötü kitaplar arasına ışık hızıyla yerleşti. Daha önce Stephen King - Mahşer gibi baba bir kitabı okumamış  ya da ne bileyim zombiler hakkında hiç bir şey izlememiş olsam belki diyorum bir nebze severdim. İncelemem için bana kitabı yollayan Altın Bilek Yayınları'na çok teşekkürler. Büyük emekler verilmiş bir kitap bu. Zombi temasına uygun mükemmel bir kapak (arka kapaktaki kumdan uzanan elin etrafa saçtığı kumları bile hissedebiliyorsunuz) sorunsuz, akıcı bir çeviri ve gerçekten başarılı bir tanıtım yapılmış ya ama ne yazık ki kitap kötü olunca olmuyor.



Aslında hiç fena başlamadığını ve bir yere kadarda heyecanını koruduğunu kabul ediyorum. Bir kere çoğu zombi hikayesinden farklı olarak enfeksiyon ya da bir virüs yok ortalıkta. Sanki birileri insanlığın fişini çekmiş gibi,  normal hayatlarına devam eden insanlar bir anda sessiz soluksuz oldukları yerde can verdiler. Tabi okuyucunun kafasında hemen komplo teorileri canlanıyor. Neden öyle biranda öldüler? Niye bu kadar huzurlu gözüküyorlar? Herkes ölürken yaşayanların özelliği ne? Salgın hastalık mı? Devlet politikası mı? Savaş mı? Radyo frekansı mı(Stephen King - Cep'te öyle olmuştu)? Doğal bir olay mı? Soru işaretleri havada uçuşurken hayatta kalanları düşünmeye başlıyorsun bir taraftan. Ölümlerden sonra önce tv, internet, telefon sonrasında elektrikler gidiyor. Dünyadan bir haberler. Bağışıklığı olanlar mı hayatta? Neye bağışıklık? Ne olduğu hakkında hiçbir bilgileri yok. Kafa karışıklığı devam etse de hayatta kalan insanlar kendileri gibi hayatta kalan başkaları var mı diye arayışa çıkıp belli bölgelerde toplanıyorlar. 

Tamam kitap buralarda hala heyecanını koruyor. Hani belli bölgelere, belli kişiler etrafında toplaşıyorlar ya iyi-kötü çarpışması mı olacak acaba diye bekliyorsun. Çünkü bir yanda dirlik düzeni sağlamayı çalışan bir asker ve etrafına toplanan insanlar bir tarafta da Koyu dindar bir adam(Vaiz) ve onun etrafına toplananlar var. Bir yanda da Star ve grubu var ki bunlar kıyamet gelmiş bana mı bas vodkayı çek kokoyu goygoy geçinelim havasındalar. Tamamen etkisizler yani. Bazen iç hesaplaşmalar yaşıyorlar, okuyoruz. Gruplar var, karakterler var ama bağlanamıyoruz bu yüzden eksiklik devam ediyor. Kitaplardan örnek vereyim desem herkes her kitabı okumamış olabilir ama hepimiz Lost'u izlemiş ya da duymuşuzdur. Bu tarz olağan dışı hallerde o gözü kara, cengaver, karşılıksız çabalayan adamı ararız. Belli karakterler fixtir  lider Jack, ortalık karıştırıcı Kate, iyiliğin karşıtı John, sempatik muhalif Sawyer bunlar değişmez değil mi? Hepsinin geçmişinde bazı yanlışlar vardır ama karşılaştıkları bu yeni durumla uğraşırken geçmişini unutur arkasından gidilebilir buluruz. Kitapta ele gelen, sağlam bir karakter yok. Lider olan, yönetmenin gücüne alışıp benim kurallarım benim topluluğum havasına giriyor. Dindar olan girdiği kafayı farklılaştırıp acımasızlaşıyor, acımasızlaşıyor da ne oluyor sanki sabah akşam bağır bağır şarkı söyleyip ibadet etmekten öteye geçemiyor. Star ve grubu burunları kanatana kadar kokain çekip, marihuanna ile savruluyorlar. Kişilerin kendi iç hesaplaşmaları onları daha da gözden düşürüyor. Birkaç karaktere ısınıyorsun onlarda yan karakter bile olamıyorlar, figürasyon olarak devam ediyorlar hayatlarına. 

Gruplar içinde bazı baş kaldırışlar, yönetimden memnun olmama halleri devam ederken, hiç bir şeyin açıklanmamış olması ve vaat edilen zombileri bulamamak sabırları zorlasa da olayların üzerinden geçen 1 aya rağmen hala çürümemiş, ölü değilde uyuyor gibi duran bedenlerin sırrını çözme çabası sizi okumaya teşvik ediyor. Bütün bu içsel yüzleşmeler, gruplar arası etkileşimlerle geçen 200 küsür sayfa sonra nihayet zombiler ortaya çıkıyorlar. Çıkmalarıyla birlikte de şehri kan gölüne çevirmeleri bir oluyor. 


Yazarın ne anlatmak istediğini, ana fikrini, neye ders çıkarttığını anlamadım. Artık sona gelmişiz, sen bambaşka bir zombi formunu ortaya koymuşsun, bir vahşet yaratıyorsun, o araya da çıkarılması gereken dersler koyuyorsun. Zombileri beklerken nerede kaldı bunlar dedim çıktıklarında da görmez olaydı gözlerim. Abi o kadar fena felsefe içine girmiş ki. Sanki birbirinden güzel kadınların insanları parçaladığı bir kabus görüp bunu yazmış, etrafına da olay örgüsünü serpiştirmiş gibi. En can alıcı bölüm zombilerin geri kalan insanlara daldığı sahnelerdi ama olayın abukluğundan kahkaha atarken korkmaya ve gerilmeye zaman bulamadım. Kitabın sonuna geldiğimizdeyse bak bunu saymayız yine bekleriz edasıyla zombi saldırısından kurtulan 4 kişinin başka şehirde yaşayan insanlarla kurdukları telsiz  teması ve bunların neden olduğuna dair soruyu sonraki kitapta açıklayacağız tavrıyla karşılaşıyoruz. Hiçbir sorunun cevabı açıklanmıyor.



Yayınevinin yaptığı akıcı çeviri ve özenilmiş  kapak tasarımı için


1 yorum:

  1. Açıkçası güzel bir eleştiri yazısı olmuş ve düşündüklerini içtenlikle ifade etmişsin. = )

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...