Kategori: Roman, Distopya, Genç-Yetişkin, Fantastik
Yazar: Gemma Malley (Çeviren: Tufan Gökbekçin)
Üretici: Deli Dolu
Liste Fiyatı: t 18,00
Sayfa Sayısı: 256
"Dokunaklı ve düşündürücü bir kara ütopya"
Benim adım Anna ve burada olmamalıyım. Var olmamalıyım. Ama varım. Burada olmam benim hatam değil. Doğmayı ben istemedim. Ama bunun, içinde bulunduğum duruma hiçbir yararı yok. Neyse ki beni erkenden yakaladılar; böylesi daha iyi... En azından Bayan Pincent öyle söylüyor.
Margeret Artwood'un Damızlık Kızın Öyküsü'ndeki kadar güçlü bir önseziye sahip bu sürükleyici bir roman, dünyaya bakışınızı değiştirecek ender kitaplardan biri. Publishing News
Çevresel korkularımızla ve genç kalma takıntımızla oynayan insanı sonun gelmez bir düşünme sürecine sevk eden, iyi kurgulanmış bir roman. Sunday Telegraph
Gemma Malley, Bildirge ile dikkatlari çekmiş, yazarlığını kanıtlamıştır. Malley'in çarpıcı romanı, bizi, zengin ve nüfuzlu olanalrın bile kısıtlı koşullar altında yaşadığı ileri bir zamana götürüyor. Glasgow Herald
Bakmayın siz onun kapağının şirinliğine içinde öyle bir gelecek barındırıyor ki aklınız durur, kanınız donar. Distopya okumak beni geriyor, özellikle de iyi kurgulanmışsa gece uykuları haram oluyor. İnsanlığın ne kadar aç gözlü olduğunun farkındayım. Bu dünya sadece bizimmiş gibi yaşamaya öyle alışmışız ki bırak doğadaki canlıları gelecek nesilleri bile düşünmüyoruz. Ben yaşıyorum, bugünü yaşıyorum, gelecek nesiller su bulamamış hava soluyamamış çokta tın! Her şeyi isteyebilme hakkımız varmış gibi davranmaktan bıkmadık. Doğaya baş kaldırdık, sömürdük, hunharca kullandık, bize verdiklerine teşekkür edeceğimize birde pislettik. Her şeyin birebir imitasyonunun yapıldığı günümüzde "Ayy negeezeel kürkü var yumuş yumuş acaba omuzlarımda nasıl bir his bırakır, üzerimde nasıl durur?" diye sırf zevk için hayvanların kürklerine, derilerine göz diktik. Aman yaşlanmayalım, kırışmayalım, bir yerlerimiz sarkmasın diye kozmetiğin dibine vurup bunlar neyden, nasıl üretilmiş, bana gelene kadar ne üzerinde test edilmiş düşünmeden kullandık. İnsanlık maymun iştahlı abi. Peki gözünü ölümsüzlüğe dikerse ne olur?
Ben sizi baştan uyardım, o şeker pembesi kapağın altında kapkara bir gerçek var sonra demedi demeyin. Sene 2140. İnsanlar en büyük arzularını yani ölümsüzlüğe kavuşalı baya olmuş. Artık kimse hastalıktan yada yaşlılıktan ölmüyor. Bunun büyük bir bedeli olmuş tabi, ölümsüzlük için çocuklarınızdan vazgeçmeniz gerekiyor. Kimsenin ölmediği ama nüfusun sürekli arttığı bir dünya düşünsenize yolda yürüyecek yer bulamazdık herhalde. Geçelim bunları canım. Bak bak söylemesi bile ışıl-ışıl SONSUZLUK. Bunun için üç beş kıçı kırık çocuktan vazgeçmişiz çok mu? Peh! Çocuklarınızdan gerçekten vazgeçmeniz gerekiyor yalnız, şaka değil. Devlet size bir seçim şansı-Bildirge- sunuyor, ya bu bildirgeyi imzalayıp ölümsüz yaşamı seçecek ya da imzalamayıp çocuk sahibi olup ölümlü bir hayat süreceksiniz. Haaa yok canım ben hem sonsuza dek yaşarım hemde çocuk yaparım diyorsanız çok beklersiniz. Devlet çocuğunuzu yani Artığınızı elinizden alır, sizi de bildirgeyi çiğnemekten dolayı hapse tıkar.
Anna, o Artık çocuklardan biri. Kendisi gibi 500 Artıkla birlikte Büyük Depo'da yaşıyor. İngiltere devleti onları ölüme terk etmediği için çok şanslı, bencil ailesinin günahını çok çalışarak ödeyeceği için memnun. Evet o, ölümsüzlerin enerji kaynaklarını, besinini hatta havasını kullandığı için bir asalak ama işinde en iyisi olup, soru sormadan, konuşmadan, ölümsüzlerin yapmaktan çekindiği pis işleri en iyi şekilde yaparak yaşamasının sebep olduğu kötülüğü telafi etmeye çalışıyor. Yaptığı işte de gerçekten iyi. Depo'nun yöneticisi Bayan Pincent, onun değerini biliyor bu yüzden Anna'yı kıdemli yapmış. Çok yakında Kıymetli Mal olup hizmet edeceği efendisine kavuşacak. Büyük Depo'da olduğu ve ölüme terk edilmediği için şanslı tabi ama efendisine en iyi şekilde hizmet edebilmek hatta efendisi izin verirse onunla birlikte seyahat etmek için can atıyor. Büyük Depo'da gülmek, mutlu olmak, sevmek ve sevilmek yasak. Var olmamaları bile gerekirken yaşadıkları için şükretmeliler. Fazlasına gerek yok.
Büyük Depo Artık çocuklara eğitim vermek ve onlardan yararlanmak için tasarlanmış bir yer. Çocuklar buraya getirilip, eğitim görüp yeteneklerine göre ya hizmet etmek için onları satın alan efendilerine yada henüz bilmediğimiz farklı yerlere gönderiliyorlar. Anna, çocukluğundan beri depoda yaşayanlardan. Kıymetli Mal olup depodan gitmek için gün sayıyor. Kıdemli olduğu ve Bayan Pincent tarafından sevildiği düşünüldüğünden arkadaşı yok. Her çocuk Bayan Pincent'ten korkuyor. Korkmakta zorunda zaten kadın evlerden ırak. Hani dedim ya Anna'nın arkadaşı yok diye gerçeği söylemek gerekirse depo içinde arkadaşlık kurulabilecek bir ortam yok. Çocukları o kadar ustaca sindirmişler ki. Daha bebekken değersiz olduklarını aşılamaya başlamışlar. Okudukça göreceksiniz zaten, küçüklerin halleri içler acısı. Bu yüzden her kim kendini karşısındakinden bir tık fazla görüyorsa efelenmeye başlıyor. İşte bu bozuk ortamın içerisine Peter adında bir Artığın gelmesiyle dengeler bozulmaya başlıyor. En azından Anna için bir çok şey değişiyor.
Peter, diğer Artıklardan çok farklı. Tabi bunun en büyük sebebi çok geç yakalanmış olması. Dışarıdaki dünya, yaşananlar ve insanlar hakkında Depo'daki herkesten daha çok şey biliyor. Bildiği bir diğer şeyse Anna'nın ailesinin kimler olduğu. Şaşırdınız değil mi? Hafif Prison Break hissi verdi gibi sanki. Bayan Pincent'in emriyle Peter'ı depodaki yaşama alıştırmaya çalışan Anna, başlarda onun anlattıklarını dikkate almasa da -Kız ne yapsın yıllarca ailesinden nefret etmiş. Ne yani bir anda ortaya çıktılar diye sevinsin mi? Sonuçta Anna'nın burada olma sebebi onlar- ilerleyen zamanlarda öğrendiği şeyler ve Peter'la yakınlaşmaları, ailesini ve dışarıdaki dünyayı merak etmesine sebep oluyor. Fakat Büyük Depo'dan kurtulmak o kadar kolay mı? Hadi oldu da kurtuldun diyelim, tüm dünya Artıklardan nefret ederken dışarıda nasıl yaşayacaksın?
Bildirge, okuyan herkesi etkileyeceğini düşündüğüm kitaplardan. Çoğu yerde okumaya ara vermem gerekti çünkü kafamı boşaltmam gerekiyordu. Ben insanlığın bu denli bozulabileceğine inanmak istemiyorum. Kendimizi toparlamazsak açgözlülüğümüz bizi kötü bir yere götürecek bu belli tamam ama sonumuz bu olmasın. Bol aksiyonlu, gereksiz vurdulu-kırdılı bir kitap değil. Her şey yerinde ve dozajında kullanılmış. Başlarda yavaş temposundan şikayet edenler sonuna geldiğinde heyecandan nefes alamayacak hale gelecekler. Göz yaşıysa göz yaşı, dramsa dram, heyecansa heyecan, her şey içinde. Gelin, Anna ile birlikte kendinizi de sorgulayın.
Daha önce Tudem Yayınları'ndan çıkan Bildirge serisi, Delidolu etiketiyle yenilenip Miras ile tamamlanmıştır. Beni Gemma Malley ile tanıştıran, Book Friends olarak incelememiz için bize kitaplarını yollayan Delidolu ailesine çok teşekkürler. İlerleyen günlerde Bildirge serisinin diğer kitaplarını ve yazarın Geri Gelenler kitabının incelemesini blogumda görebilirsiniz. Takipte kalın.
Yorum Cadısı
Yorum Durağım
Sihirbazın Güncesi
Bildirge, okuyan herkesi etkileyeceğini düşündüğüm kitaplardan. Çoğu yerde okumaya ara vermem gerekti çünkü kafamı boşaltmam gerekiyordu. Ben insanlığın bu denli bozulabileceğine inanmak istemiyorum. Kendimizi toparlamazsak açgözlülüğümüz bizi kötü bir yere götürecek bu belli tamam ama sonumuz bu olmasın. Bol aksiyonlu, gereksiz vurdulu-kırdılı bir kitap değil. Her şey yerinde ve dozajında kullanılmış. Başlarda yavaş temposundan şikayet edenler sonuna geldiğinde heyecandan nefes alamayacak hale gelecekler. Göz yaşıysa göz yaşı, dramsa dram, heyecansa heyecan, her şey içinde. Gelin, Anna ile birlikte kendinizi de sorgulayın.
Daha önce Tudem Yayınları'ndan çıkan Bildirge serisi, Delidolu etiketiyle yenilenip Miras ile tamamlanmıştır. Beni Gemma Malley ile tanıştıran, Book Friends olarak incelememiz için bize kitaplarını yollayan Delidolu ailesine çok teşekkürler. İlerleyen günlerde Bildirge serisinin diğer kitaplarını ve yazarın Geri Gelenler kitabının incelemesini blogumda görebilirsiniz. Takipte kalın.
Book Friends Yorumları İçin
Yorum Cadısı
Yorum Durağım
Sihirbazın Güncesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder